Bu Blogda Ara

İran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2019 Perşembe

Atatürk'ün Dehası (1)

Mecit Ünal, geçen ay bir yazı yazdı. Normal olarak da sanal dünyada kendine pek yer bulmadı. Benim haberimin olması da daha önce birlikte çalıştığım, şuan çeviri ve seri kitaplar yayımlamakla meşgul olan Sadık Usta'nın facebook'daki bir paylaşımı sayesinde oldu. Paylaşımında 'Yazmaya çekindiğim yazıyı yazan ellere şifalar diliyorum...' diye yazmıştı.

Mecit Ünal,  'Ölü Seviciler' adlı yazısında insanların neyi eksik gördüklerini hissederlerse onlar üzerine konuştuklarını anlatır. Günümüzde adalet, hukuk, kültür, ahlak gibi değerler ne kadar çok konuşuluyorsa, 'o'nun eksikliği söz konusudur' der. Sonunda da 'en çok satan Atatürk' konusuna değinir. Gerekli yazının linki aşağıdadır.

Günümüzde Atatürk konusu üzerine çok kitaplar yazılıyor önceden de fazlasıyla yazıldı  ancak bunlar okuyan kitleyi güdüleyici özelliklerden çok uzaktır. Daha çok para kazanma amacı taşıyan kitaplar. Okuyanı bir yöne yönlendirmeyen sadece kendine ahlakı bir yargı ve güdü veren kitaplardır.

Ancak bu, Atatürk hakkında yazılmayacak anlamı da çıkmamalıdır.

Anti-emperyalist kişiliğiyle Mustafa Kemal Atatürk.

Dünya üzerinde en çok anıtı dikilen lider kişi tartışmasız Mustafa Kemal Atatürk'tür. Bir çok ülke de anıt dikilmesi dışında sokaklara caddelere de adı verilmiştir. Atatürk'ün ileri görüşlülüğü, barışı amaç edinmesi gibi bir çok özelliği bir çok ülkede kendisinin varlığına saygınlık kazandırmış. Ancak bir kaç sol düşünceye sahip ülke haricinde Mustafa Kemal'in anti-emperyalist kişiliği vurgulanmaz hatta bilinmez bile.

Mecit Ünal'ın bahsettiği kişiler ve kitaplar haricinde de yine Mustafa Kemal Atatürk konuşulur. O'nun ne kadar ileri görüşlülü olduğu dile getirilir. Nitekim bütün bunlar da doğrudur ama yine de Mustafa Kemal Atatürk'ü tam olarak tanımlamaz.

Mustafa Kemal Atatürk, 1923 sonrasında devrim niteliğinde çok şeyler yapmıştır. Halifeliği kaldırması, eğitimde birliği getirmesi bu devrimlerin ilk akla gelmesi gerekenlerindendir. Çünkü bütün bunlar ortaçağın tasfiyesinin tanımıdır.



1933 yılında batı'da varolan ekonomik kriz sonucu sömürge elde edememiş İtalya ve Almanya emperyal politikalara yöneldi. Balkanlar ise bu politikaların ilk ve temel hedeflerinden biriydi. Ertesi yıl Atatürk önderliğinde yeni Türkiye bu balkan devletleriyle saldırmazlık antlaşması kurdu. Balkan Paktı adı verilen bu antlaşmaya dahil olan ülkeler olan Yugoslavya, Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan birbirlerinin siyasi sınırlarını kabul etmiş oldular.

Arnavutluk ise Bulgaristan ile sınır sorunları olduğu için antlaşmaya katılıp imzalaması bir kaç yıl geçikmiştir.

Balkan Paktı sadece antlaşmayı imzalayanların birbirlerinin siyasi sınırlarını kabul etmekle kalmıyorlardı(bu görünen kısmıydı), herhangi bir ülkeye dışardan bir ülke tarafından saldırı olduğu takdirde birbirlerine askeri olarak yardım etme gibi yükümlülükleri vardı.

Balkan Paktı'nın daha iyi anlaşılması için Cihat Baban'ın Politika Dergisi kitabında yer verdiği Venizelos'un sözlerinin bilinmesi yerinde olacaktır.

'Bakın, bir Balkan Paktı kurmadık mı? Bir gün Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya arasında vizelerin kalkmasını, pasaportların ilgasını, gümrüklerin yok olmasını düşünmüyor muyduk? Hani, üç memleketin bir de danışma parlamentosu olacaktı? Bu pakt bütün Balkan milletlerine açık olacaktı ya!  İkinci Dünya Harbi, rejim ayrılıkları bu projeleri hep hayalhanesine naklettirdi' (Cihat Baban, “Politika Galerisi”,  s. 219). (Avrupa Birliği!?! )

1920'lerde birbirlerini boğazlayan iki milletin (Yunan ve Türk'ün) birarada tekrar yaşayabileceğinin kanıtıdır. Atatürk'ün dehası da burada yatar.

Mustafa Kemal Atatürk'ün bir diğer girişimi de ülkenin güneyinden gelebilecek tehlikelere karşı bölge ülkelerini biraraya getirerek İİran'da Sadabat sarayında Sadabat Paktı'ını kurmasıdır. Katılanlar ise Irak, İran, Afganistan'dır. Böylelikle balkanlardan ortaasya'ya kadar anti-emperyalist bir Türk etkisi oluşmuştur.




Mustafa Kemal Atatürk'ün elbette ki diğer özellikleri de anlatılması gerekir ancak ortaçağ din-tarım toplumundan sanayi temelli modern topluma geçmesi üzerinde durulmadığı gibi dönemin emperyal saldırılarında nasıl bir politika izlediğinin üzerinde de durulmuyor hatta o popüler çok satanlar arasında bir yer edinemiyor.

Mustafa Kemal'i ve döneminde yaptığı devrimler üzerinden en iyi tanımlayan fransız siyaset bilimci Maurice Duverger'dir.

'Kemalizm, Moskova ve Pekin'in etkisinde kalmamış azgelişmiş ülkelerde, doğrudan doğruya yada dolaylı çok yönlü sonuçlar uyandırmıştır. Kemalizm, kuzey amerika ve batı avrupa rejimlerinde bulunmayan nitelikleriyle, marksizmin gerçekten alternatifidir. Marksizm uygulamasına girmek istemeyen ülkeler, batı demokrasisi karşısında saptadıkları yetersizliklere çözüm getiren Kemalist modeli tercih edebilirler.'

Ölü Seviciler : https://www.aydinlik.com.tr/olu-seviciler-mecit-unal-kose-yazilari-aralik-2018